Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, 70. yılını kutlayan NATO’nun 3-4 Aralık’ta Londra’da düzenlenecek zirve öncesi yaptığı “NATO beyin ölümü yaşıyor” açıklaması, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile aralarındaki çatışmayı derinleştirdi. NATO krizine gelene kadar, iki lider arasındaki görüş ayrılıkları listesine her geçen gün yeni bir madde eklendi. AB bütçesi, genişleme, Brexit, Rusya, derken NATO. Ancak Macron’un NATO açıklamaları, iki lider arasında gözle görülür bir şekilde yaşanan krizi de su yüzüne çıkardı.
Macron’un NATO’yu “ölüm noktasında” tanımlayan eleştirileri, örgütü “Avrupa savunmasının temel taşı” olarak tanımlayan Merkel’i öfkelendiriyor. Ve Merkel bu öfkesini Macron’a artık açıkça dile getiriyor.
Macron’un The Economist’e verdiği röportajın hemen ardından Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30. yıldönümü için Berlin’e yaptığı ziyaret sırasında, Macron ve Merkel arasındaki konuşmalar New York Times gazetesine yansıdı.
Merkel, “Geçmişle köprüleri atan, yenilikçi politika arzunuzu anlıyorum. Ama artık parçaları toplamaktan bıktım. Oturup sizinle bir bardak çay içebilmek için, her gün kırdığınız bardakları toparlayıp yeniden yapıştırıyorum” dedi.
Macron ise, “Ama hiçbir şey olmamış gibi bir kenara oturup bir şey yapmadan bekleyemem” yanıtını verdi.
Macron’un Elysee Sarayı’na gelişinden bu yana Merkel ile aralarındaki görüş ve yaklaşım farkı her geçen gün daha da arttı. Seçilmesinin hemen ardından, Eylül 2017’de Sorbonne konuşması ile büyük Avrupa reformunu açıklayan Macron, Merkel’den güçlü bir dayanışma sergilemesini beklerken Merkel’in bu reforma mesafeli yaklaşması ilk hayal kırıklığını yarattı.
Almanya Maliye Bakanlığı’nın, 2018 yılı sonunda, Fransa’dan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki yerini AB’ye devretmesini açıkça istemesi Paris’i öfkelendirdi. Üstelik Fransa’nın bütçe açığını bir türlü yüzde 3’ün altına çekememesi Berlin tarafından sert eleştiriliyordu. Macron bu eleştirilere de The Economist’teki söyleşide yanıt verdi, “Yüzde 3 bütçe limiti eski çağlardan kalan bir anlayış” diyerek doğrudan Almanya hükümetini ve Merkel’i hedef aldı.
Macron’un G-7 Zirvesi öncesi Putin ile Bregançon Şatosu’nda, zirve sırasında da İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif ile Biarritz’de tek taraflı görüşmesinden Almanya rahatsız oldu.
Hemen ardından Fransa’nın tek başına, AB’nin Balkanlar’a açılarak Arnavutluk ve Kuzey Makedonya ile üyelik müzakerelerine başlamasına karşı çıkarak veto etmesi, yalnızca Berlin’i değil Doğu Avrupa başkentlerini de öfkelendirdi. Alman Dışişleri Bakanlığı, kamuya açık bir dille, “Fransa’nın tavrından üzüntü duyduklarını” dile getirdi.
AB içinde yeni yarış
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından, AB Komisyonu başkanının belirlenmesinde de Merkel ile Macron arasında görüş ayrılığı yaşandı. Merkel, Avrupa Parlamentosu’nda Hristiyan Demokratlar’ın oluşturduğu Avrupa Halk Partisi’nin (PPE) adayı Manfred Weber’in AB Komisyonu başkanı olmasını isterken, Macron buna da karşı çıkarak engelledi. Macron, Merkel’in adayı hakkında, “AB’nin daha fazla deneyime sahip bir lidere ihtiyacı var. Weber, beş yıldır Avrupa Parlamentosu’ndaydı, ancak siyasi yönetim tecrübesi yok” sözleriyle, Almanya Başbakanı’nı küçük düşürdü.
Macron’un tavrı Berlin’de şaşkınlık yaratırken, Merkel krizin daha da büyümemesi için Fransa Cumhurbaşkanı’nın onayını alarak Federal Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in Avrupa Komisyonu başkanlığına seçilmesini önerdi.
Alman basınında “Merkel ile Macron’un poker oyunu” olarak tanımlanan ve Paris-Berlin arasında yaşanan uzun gerilim bu yolla çözülürken bu çekişmeden en büyük zararı Avrupa Parlamentosu gördü. Seçilen siyasetçiler değil, seçilmemiş bir ismin, kapalı kapılar arkasında yapılan gizli pazarlıklar sonrasında Komisyon Başkanlığı’na atama yöntemiyle getirilmesi, AP’nin inandırıcılığını bir kez daha yitirmesine yol açtı.
Almanya ekonomik Fransa askeri/diplomatik güç
Merkel ve Macron arasındaki uzlaşmazlıklar bununla da sınırlı kalmıyor. Silahlanma konusu, Fransa’nın Yemen’i bombalayan Suudi Arabistan’a silah satmaya devam etmesi, Euro bölgesi reformu, Avrupa savunma ordusunun kurulması gibi pek çok hayati konuda Merkel, Macron’un adımlarını desteklemiyor.
Macron ise Almanya’yı, bir türlü güçlü bir ordu yaratamamakla suçluyor.
Euro bölgesinin en büyük kazananının Almanya olduğunu her fırsatta dile getiren Macron, Berlin ve Paris arasındaki güç dengesini yakalamak için Fransa’nın askeri ve diplomatik kartlarını masaya sürüyor.
Macron, 2017’den bu yana Merkel ile el ele Avrupa Birliği reformunu hayata geçirmeyi hayal ediyordu. Merkel’in buna temkinli yaklaşacağını hatta karşı çıkabileceğini düşünmeden bu reformları açıkladı.
Ancak yükselen aşırı sağ parti AfD’nin baskısı altında, hareket alanı sınırlanan, oy desteği düşen ve sağlık sorunlarıyla da birlikte popülaritesi bir hayli gerileyen Merkel, Macron’un hedeflerine her seferinde temkinli açıklamalarla yanıt verdi.
Reformları Merkel ile yürütemeyeceğini anlayan Macron ise AB’nin tek lideri olarak harekete geçmeye karar verdi ve her defasında müttefikini uyarmaya gerek görmeden adım atmaya başladı.
Le Figaro gazetesi, Merkel-Macron anlaşmazlığını, “İki liderin stillerinin birbirine zıt kutuplar oluşturduğu doğrudur. Biri gergin ve aceleci, diğeri ise sabırlı ve oldukça yavaş. Almanya ekonomik bir dev olduğundan ve Fransa bir türlü hesaplarını tutamadığından, askeri ve diplomatik alanlarda Paris egemen olsa da Angela Merkel, Emmanuel Macron’un Avrupa Birliği lideri olma arzusuna direniyor” sözleriyle tanımlıyor.
Le Figaro, aslında her iki liderin ABD’nin Suriye’den çekilmesi, Türkiye’nin Suriye’ye düzenlediği operasyon ve NATO reformu konusunda “aynı yönde düşündüklerini ancak yöntemlerinin farklı” olduğunu belirtiyor.
Bütün bu görüş ayrılıkları ve farklılıklarına ise Macron’un The Economist’e verdiği söyleşi son bardağı taşıran son damlayı ekliyor.
Avrupa ordusu üzerinde uzlaşma
İkinci Dünya Savaşı sonrasında barışan ve 1963 yılında Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle ve Başbakan Konrad Adenauer’in imzaladıkları Elysee Antlaşması’yla Avrupa’da en sıkı ilişkilere sahip iki ülke haline gelen Almanya ve Fransa, Avrupa Birliği’nin motor güçleri sayılıyor. Macron ve Merkel arasında yaşanan tüm sorunlara rağmen iki ülke ekseninde askeri ilişkilerin derinleşmesi dikkat çekiyor.
Macron uzun zamandandır NATO’dan bağımsız bir AB Ordusu’nun kurulması için yoğun çaba harcıyor ve bu konuda Merkel’in desteğini almış durumda. Nitekim Angela Merkel geçen Ocak ayında Elysee Antlaşması’nı tamamlayıcı nitelikteki “Aachen Anlaşması” olarak nitelenen yeni dostluk anlaşmasını, “Avrupa Ordusu için ilk adım” diye tanımladı.
Avrupa Ordusu şu an için sadece bir ‘hayal’, somut olarak Fransa ve Almanya bu konuda mesafe alabilmiş durumda değil. Ancak Merkel ve Macron’un bu konuda birbirlerine destek vermeleri, kısa vadede ordu kurulamasa da, ortak savunma projelerine ciddi yatırımların yapılacağını gösteriyor ve bunun da ötesinde, Trump dönemiyle birlikte oluşan ‘ortak rakip’ ABD’ye karşı, her iki ülkenin gerektiğinde aynı safa geçebileceğini, ittifaklarını sürdüreceği anlamına geliyor.
Voa