ABD Dışişleri Bakanlığı 2018 İnsan Hakları Uygulamalarıyla ilgili Kıbrıs’ın da içinde bulunduğu ülkeler raporunu yayımladı.
Kıbrıs raporu iki bölümden oluşuyor; ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ ve ‘Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen Bölge’.
İki taraftan da söz edilen bölümde, ‘1974’ten bu yana Kıbrıs’ın güneyinin Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin kontrolünde olduğu, Kıbrıs’ın kuzeyinin de 1983’te tek yanlı olarak ilan edilen ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle Kıbrıslı Türkler tarafından yönetildiği belirtildi. Ne Amerika Birleşik Devletleri ne de başka bir ülke ‘TRNC’yi tanımıyor, sadece Türkiye tanıyor.
Raporda, “önemli sayıda Türk askerinin adada kaldığı, ara bölge veya ‘Yeşil Hattın’ iki tarafı ayırdığı ve Kıbrıs’taki BM Barış Gücü tarafından korunduğu belirtiliyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti’yle ilgili bölümde, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin meşru Cumhuriyet olduğu ve çok partili başkanlık sistemiyle demokratik olarak yönetildiği kaydediliyor. 4 Şubat’ta seçmenlerin adil ve özgür seçimle Cumhurbaşkanı Nicos Anastasiades’i yeniden seçtikleri, 2016’da seçmenlerin 56 temsilciyi adil ve özgür seçimle 80 andalyeli Temsilciler Meclisi’ne seçtiği anlatılıyor.
Raporda, sivil yönetimlerin güvenlik güçleri üzerinde etkin kontrolü bulunduğu, insan hakları konularının azınlık etnik ve ulusal grupların üyelerine karşı suçları içerdiği ifade ediliyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın raporunda, hükümetin insan haklarını suistimal eden yetkilileri araştırıp yargıya sevk ettiği belirtiliyor.
Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgeyle ilgili olarak raporda, “Mustafa Akıncı’nın 2015’te adil ve serbest bir seçimle ‘cumhurbaşkanı’ seçildiği, ‘TRNC anayasasının Kıbrıs Türk yetkililerinin yönettiği bölgede ‘hukuki’ esasta olduğu, polis ve Kıbrıs Türk güvenlik güçlerinin Türk askerinin hareket kumandası olduğu, ‘TRNC anayasasının’ geçici 10. maddesine göre, kamu güvenlik ve savunma sorumluluğunun ‘geçici’ olarak Türkiye’ye verildiği belirtiliyor.
Raporda ‘yetkiler güvenlik güçleri üzerinde etkin kontrol sağlıyor ve kişi ve suçlar dahil insan hakları konuları etnik azınlık gruplara karşı şiddeti içeriyor’ deniyor.
Raporun sonunda, ‘Yetkililerin insan hakları suitimaline karşı basında çıkan iddialardan sonra polis yetkililerinin soruşturulması için adımlar atıldığı’ vurgulanıyor.