Mehmet Ali Talat:İki ayrı devlet zor

165

KKTC’nin eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Doğu Akdeniz krizine ilişkin Ankara’ya karşı “komşularıyla sıkıntı” kartının çıkarıldığı görüşünde. Ankara ile KKTC hükümetine yönelik eleştirileri de dikkat çekici.

Talat ile Lefkoşa’da bir araya geliyoruz. Kendisi, Kıbrıs’ın birleşmesini öngören 2004’teki BM Annan Planı, buna ilişkin referandumunda KKTC’den çıkan ‘evet’e karşın Rumlar’ın ‘hayır’ı, Güney Kıbrıs’ın AB üyesi olma sürecinin tanıklarından.

Talat ile görüşmemizde KKTC’de adada çözüme yönelik farklı çıkışlara, hükümetle cumhurbaşkanlığı arasındaki siyasi gerilime de değindik. Geçen ay KKTC Dışişleri Bakanı Özersay ile Rum lider Anastasiadis’in ortak bir arkadaşlarının organize ettiği, eşleriyle birlikte bir yemekte bir araya gelmeleri tartışmaların merkezine oturmuştu. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, medyadan öğrendiği yemek konusunda Özersay’ı sert bir dille suçlamış ve “Cumhurbaşkanına haber vermeden yenilen yemek, devlet geleneğina sığmaz” demişti. Özersay ise “Eşlerimizle sosyal amaçlı bir yemekte buluştuk. Hükümete bilgi verdim. Akıncı, Rum ana muhalefet partisi lideriyle yemek yerken, Rumlara mülkiyet paylaşımı haritası verirken haberimiz olmadı” yanıtını vermişti.

Annan Planı’ndaki iki toplumlu federal çözüm önerisi çöktü mü… Hükümet umutsuz, çöktü diyor, Cumhurbaşkanı Akıncı ise ‘amalı’ yaklaşımda… Sizin görüşünüz nedir?

TALAT- Rum tarafının son dönemlerdeki tutumu gerçekten Kıbrıs sorununun BM Güvenlik kararının tarif ettiği şekilde bütünlüklü federal çözüme ulaşması açısından umutları yıktı. Bundan Türk tarafı hayal kırıklığı yaşadı. Türkiye de federal bir çözümle Kıbrıs’ın AB ile bütünleşmesi ve Türkiye ile bağlarının zayıflaması gibi bir duruma yol açabileceği endişesiyle çok da mutlu değildi. Ama o konjonktürde Kıbrıs sorununun çözümü hem AB ile hem dünya ile ilişkileri açısından Türkiye için önemli görülüyordu. O yüzden çok istekli olmadan da olsa göz yumuluyor ya da isteniyordu. Ama Rum lider Anastasiadis bunları yıkınca benim anladığım kadarıyla şu anki durumda Türkiye, Anastasiadis ve Özersay ekolü ki- hem Türkiye hem de burada sağ çevrelere yakın duruyor, bir şekilde işbirliği yaptılar. Ben bu son gelişmeyi Anastasiadis’in de dahil olduğu bir Türkiye-KKTC hükümeti işbirliği olarak görüyorum. Anastasiadis daha önce İsviçre’deki görüşmelerde Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na kendisinin iki devletli bir çözüme meyilli olduğunu söylemişti. Ama bu ete kemiğe bürünmemişti. Benim anladığım Özersay-Anastasiadis gayri resmi yemeğinde bu konular konuşuldu. Bir kere bu ikisi muhatap değil, Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı ile KKTC Dışişleri Bakanı görüşmez, böyle bir örnek yok. Anastasiadis Kıbrıslı Türk lider ile görüşür, sivil toplum örgütleriyle görüşebilir ama bu tarihte ilktir. Benim düşüncem bu işin bilerek yapıldığıdır. Türkiye federal çözümden kurtulup iki devletli bir çözüme gidilebilir mi diye düşünerek, Anastasiadis Kıbrıslı Türklerle siyasi gücü bölüşmekten kurtulmak için, Özersay da Kıbrıslı Rumlarla eşit ortaklığın yaşanamayacağını düşündüğü için bu işbirliğine gittiler gibi görünüyor.

‘Bizi yine açıkta bırakırlar’

İki ayrı devlet çözümü için görüşünüz…

Federal çözüm güç durumdadır ama tekrar denenmemesi meselesinden ziyade Kıbrıslı Türklerin kimliğini, dünyayla bütünleşen bir toplum, halk olarak varlığını güvence altına alabilecek başka bir çözüm alternatifi var mı sormak gerek… Ben görmüyorum. İki ayrı devlet çözümü olamayacağı için, sonuçta bir devlet yani Rum tarafı bir de Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti arasında sıkışan bir toplum biçiminde bu işin kotarılacağını düşünüyorum. Bu da Kıbrıslı Türkleri asla tatmin etmeyecek. Hatta daha kötüye götürecek kaygısındayım. Bugün hiç olmazsa uluslararası alanda bir prestiji var Kıbrıslı Türklerin, çözüm istedikleri, Annan Planı’na evet dediği gibi… Şimdi Türkiye ile birlikte hareket eden, alt yönetimi gibi olmasının tescili gibi bir yapı ortaya çıkabilir. Anastasiadis de bundan memnun olacak, Kıbrıslı Türklerle egemenliği, yönetimi bölüşme konusunu da artık kapatacak. Türkiye sanırım Anastasiadis’in iki devletli çözüme evet diyebileceğine inandı. Ama bence mümkün değil, bizi yine açıkta bırakırlar. Kıbrıslı Türklere bu adım bir statü kazandırmayacak.

‘Türkiye yalnız kalır’

Doğu Akdeniz ‘de Türkiye’ye yönelik baskılama politikası hakkında görüşünüz nedir?Bölgede askeri konuşlanma, Suriye savaşıyla birlikte Rus, ABD savaş gemilerinin artması, Rumların Türk sondaj gemisi mürettebatı için yakalama kararı çıkışı… Bu krizin seyri nasıl olur?

Şu anda kontrol dışına çıkmış diyemeyiz ama çıkabilir. Bu yakalama açıklamasının Ankara’nın tepkisi, uluslararası çevrelerin tepkisi ne olur diye bir deneme olduğunu sanıyorum. Ben bu aşamada böyle bir şey yapabileceklerini düşünmüyorum, zaten güçleri de yetmez. Türk gemilerine kim müdahale edecek, mürettabatı tutuklayacak… Ama bir gerilim olduğu ve artacağı da belli. Dediğiniz gibi Rus donanması da dahil hep – si Akdeniz’de. Her an bir sıcak geliş – me olabilir, bu da en başta Türkiye’ye zarar verir. Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyesidir, üyelerin yüzde 90’ı Rum tarafına destek çıkacaktır. Zaten Rumlarla Amerikan-Yahudi şirketleri iş yapıyor. Türkiye yapayalnız kalacaktır, bu açık, nettir.

Türkiye’nin politikası hatalı mıydı sizce…

Türkiye her noktada hata yaptı. Türkiye’nin Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB’ye girişi döneminden bu yana ciddi hataları var. O dönemde muhalefetteydik, sakın Rum tarafı tek başına AB’ye girmesin diye uyarıyorduk. İnanmıyorlardı ama oldu. Ama bununla da kalmadı hatalar, bana göre Türkiye’nin durumu da pek parlak değil. Bütün dünya ile kavgalı. Bunun kabahati Türkiye’de mi, bu iddiada değilim, bunu söyleyemem. Ama sonuç bu. Uzakta olduğu için kavgalı olmadığı ABD vardı ama şimdi onunla da sorunlu. Rusya ile ne kadar güvenilir bir ilişki sürdürecek, gördük bir Rus uçağın düşmesiyle çıkan krizi. Türkiye zaten kırılgan bir bölgede, “sıfır sorun” politikasını da yürütemedi. Şu anda hiç dostu yok, Türkiye tek başına savaşıyor.

KKTC’de iç siyasetteki gerilim havası, var olma krizine nasıl yansıyacak?

Çok ciddi bir kaos görüyorum. Ne olacağını bilemiyoruz. Bir kere çok açık ki şu anki hükümeti Türkiye manupüle edebiliyor, bu sadece Maraş meselesi değil, hükümetin bozulması, dağılması da bunu gösteriyor.

“Önce çözüm sonra paylaşım gerek”

Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz uluslararası toplumda izolasyonların gölgesinden, görünmez olmaktan kurtulmanın gerekliliğine vurgu yapıyor. “Bizim Kıbrıslı Türkler olarak mutlak suretle hikâyemizi anlatmamız gerekir. Herkesin kafasını yorabileceği şekilde durum anlatımı gerek” diyor.

Deniz ayrıca ada çevresinde keşfedilen doğal kaynakların paylaşılmasının kavgalara, savaşlara değil yeni işbirliklerine neden olması vurgusu yapıyor: “Bunun için de uluslararası hukukun gösterdiği şekilde anlaşma yapılması lazım, bu anlaşmaların da herkesi memnun etmesi için Kıbrıs sorununun çözümlenmesi gerekir.”

Maraş hamlesinin ekonomiye yansımaları nasıl olur?

DENİZ – Elbette olumlu olur, eğer açılma kararına uzanırsa iş, yeniden inşa söz konusu. O zaman projelendirme, işgücü, malzeme her yönden ekonomiye katkısı muazzam olacaktır. Maraş’a 45 yıldır dokunulmadı çünkü Kıbrıs müzakerelerinde çözüm aşamasında al ver sürecindeki en önemli konu, joker olarak tutulmuştur. Bir şekilde çözümün parçası olarak görülmüştür. Haksız izolasyonlar var buraya. Bugün KKTC halkını dünyada açıkça destekleyen tek ülke anavatanımız Türkiye’dir. Bunun dışında kimse ilgilenmiyor, gündemlerinde yokuz. Türkiye askeri buradan çekilirse ertesi gün burada kan gövdeyi götürür. Bizim için Türkiye’nin garantörlüğü esas ve vazgeçilmez kırmızı çizgimizdir. n

KKTC’deki ekonomik göstergeler nasıl? Yaptırımlara karşı bir yol bulunabilir mi?

Ekonomik durum ne yazık ki çok iyi değil. Burada Türk parası kullanmaktayız, o nedenle de Türkiye’deki ekonomik sıkıntılar, döviz kurlarının oynaklığı, ekonomik daralma bizi yakından etkiliyor. Adamızda şu anda iki lokomotif sektörümüz var. Turizm ve yükseköğrenim. En büyük müşterileri bu sektörlerin yine Türkiye vatandaşları, yaklaşık yüzde 60-65 şeklinde. Devlete baktığımızda ciddi tüketen bir yapıdadır. Kamu harcamaları ve ithalata dayalı bir ekonomimiz olduğu için. En büyük destek Türkiye’dendir. Ama bu arada yaklaşık bir yıldır imzalanmayan Ekonomik Mali İşbirliği Anlaşmamızı kısa zamanda imzalamamız gerekiyor. Siyasi iktidarlar ekonomide yapısal reformları hayata sokmayı tam anlamıyla başaramadılar yazık ki.. Bize şu an nefes sağlayan kalemlerden biri güneyden kuzeye günlük geçişler. Yeşil hat ticareti 2005’ten beri uygulanmakta. AB tarafından, Kıbrıslı Türklerin ürünlerinin Güney Kıbrıs’a dolayısıyla da oradan belki de Avrupa’ya satılabilmesi için yapılan bir yasal düzenlemedir. Bu bize doğrudan ticaretin yerine işte size bir şeyler veriyoruz diye yaptırdıkları tüzüktür. Burada üretilen ürünler odamızın kontrolü altında gümrüğe güneye gider. Bu ticaretten elde edilen ciro toplam 5 milyon Avro’dur. Bu değişmiyor çünkü Kıbrıs Rum liderliği tarafından muazzam bir baskı var Rum tüccarlara, KKTC ile ticari faaliyeti yaptırmamak istiyorlar. Güneyden buraya geçişler ciddi oranda artmıştır. Bugün KKTC denizhava limanlarından ülkeye giriş sayısı 1 milyon 300 bin. Güneyden kuzeye sınır kapılarından geçen seneki rakamlar 1 milyon 600 bin. Bu senenin sonunda bunun 2 milyona geleceği hesaplanıyor. Bizim de güneyden buraya gelen talebi iyi değerlendirmemiz, fırsata çevirmemiz gerekiyor.

Doğu Akdeniz’de enerji mücadesine yönelik değerlendirmeniz nedir?

Kıbrıslı Türk Ticaret Odası olarak biz adamız çevresinde keşfedilen doğal kaynakların paylaşılmasının kavgalara, savaşlara değil yeni işbirliklerine neden olmasını istiyoruz. Bunun içinde uluslararası hukukun gösterdiği bir şekilde anlaşma yapılması gerekir, bu anlaşmaların da herkesi memnun etmesi için Kıbrıs sorununun çözümlenmesi gerekir. Kıbrıslı Türklerin de ada üzerinde hakları var ise, ki bunu Anastasiadis cephesi de reddetmiyor, dolayısıyla Kıbrıs sorununu çözmeli sonra sondaj çalışmalarına karar vermeliyiz. Sürtüşme devam ettiği sürece, bu doğal kaynaklardan huzurlu bir şekilde kimse yararlanamayacak. Türkiye’nin kendi ve KKTC’nin haklarını savunmaktan vazgeçmeyeceğini herkesin görmesi gerekiyor. Biz çevremizdeki askeri harekâtlara son verilmesini ve gerginliğin düşürülmesi için sondaj gibi, denizlerdeki faaliyetlerin karşılıklı durdurulmasını istiyoruz. Rum liderliği uluslararası şirketlerle bu konuda anlaşırken diğer yandan da bir dizi ülkeyle savunma anlaşmaları yapıyor. Üs vermeyi konuşuyorlar. Rumlara aklıselime gelmelerini tavsiye ediyoruz.

Mine Esen-Cumhuriyet